24 Ekim 2009 Cumartesi

TÜRKİYE ve KÜRT AÇILIMI !!!


Geçtiğimiz günlerde kÜRT AÇILIMI başlığı adı altında, Habur'dan ülkemize giriş yapan PKK lılar geldi. Hükümet'in çalışmaları sonucu barış! için gelmişlerdi. GEldiler ama nasıl geldiler? ve bu süreç nasıl başladı ? neler yaşandı bunları bugün tartışacağım sevgili bloğum.

kendimi bildim bileli her tv açtığımda, eğer bir şehit haberi görmüşssem ya da bir gazete de okumuşssam milyonlarca kez Lanet ettim Pkk'ya. annelerin feryatları yüreğimi acıttı. Şehit tabutlarını görünce içimde olan öfke daha da büyüdü. Fakat bu içimde biriktirdiğim öfke, neden Pkk ile Türk askerlerimiz arasında bu savaş vardı? sorusunu sormamı sağladı.Bu sorunun cevabını aramaya başladım. buldum mu? ne yazık ki buldum!!!
Bundan 35 yıl önce başladı bu iç savaş. İç savaş diyorum. çünkü yüzyıllardan bu yana beraber yaşayan 2 ayrı millet birbirine düştü.Yıl 1980. Yer : Diyarbakır cezaevi. 1980 askeri darbesi ile tüm Türkiye' de sindirme çalışmaları vardı. sağcılar solcular birbirine girmiş, tüm dernek örgüt, parti demeden bir çok kurum kapatılmıştı. o yıllarda Pkk örgütü Suriyeye kaçarak örgütünü korudu. Fakat Diyarbakır' da tek dil, tek bayrak, tek vatan başlığı altında bir çok kürt çok ağır asimile ve şiddete mağruz kaldı. şöyle ki, Elbette tek vatan, tek bayrak. fakat neden kürt olan bir insan Türküm demek zorunda? Ya da neden kürtçe konuşan bir kürt türkçe konuşmak zorunda? Neden kürtçe yayın yapılamıyor? işte 1980 darbesinde kürtçe bilip türkçe bilmeyen, ya da başka nedenlerden dolayı bir çok insan toplatılarak eziyete mağruz kaldı.Kimileri haklıydı kimileri haksız. ama sonuç olarak; Bir kaç yıl sonra bu insanlar cezaevinden çıktılar. çıktılar ama nereye çıktılar?? ne yazık ki Dağa ÇIKTILAR. gördükleri şiddet, acı ve travmalarla dolu işkencenin ardından çıktılar. bu nokta da Pkk bu insanların duygularını kullandı. ama sonuç olarak dağa çıkan insanlar bu insanlardı!
Sosyal olarak ele alınırsa, binlerce Pkk lı ve BİNlerce şehit öldü doğu topraklarında. elektrik su gitmeyen köyler oldu. yollar olmadı. eğitim gitmedi.okullar açılmadı her beldeye. her konu da cahil ve hizmet alamayan halk, cevabı yanlış yerde arayarak kendilerini Pkk'ya teslim etti.
BU Zamana kadar gelen hükümetler, ya da koalisyonlar,kürt insanları da dinlemeliydi, hizmet götürmeliuydi doğuya. fabrikalar kurulmalıydı,çözüm yada açılım dedikleri 35 YIL SONRA olmamaıydı. çözüm silahlar, kan olmamalıydı.
Yıl 2009, Barış için somut adımlar atıldı geçen hafta. atılmaya çalışıldı. CAPS LOCK TUŞUNU AÇARAK BELİRTİYORUM Kİ, , DTP'NİN "BARIŞ" DEDİĞİ ŞEY ŞOV NİTELİĞİ, YADA SİYASİ RANT SAĞLAMA ÇABASI OLMAMALI" Gerçekten Barış için adım atmalılar. Tv'DE izlediğim kadarıyla gelen Pkk lıların hal ve hareketleri halkı haklı olarak tedirdin etti. sonuç olarak Avrupa'dan gelecek pkk'lıların gelişi ertelendi.
BU 35 YIL'IN GALİBİ YA DA MAĞLUBU YOK. ORTADA SADECE AKAN KANLAR, ölen insanlar ve trilyonlarca kayıp VAR. BİR AN ÖNCE BARIŞ GELSİN. VE ÜLKEMİZ TEK VATAN TEK BAYRAK ALTINDA KÜRT VE TÜRK Ü İLE BARIŞ VE HUZURLA YAŞASIN.

21 Ekim 2009 Çarşamba

TÜRKİYE VE AZERBAYCAN DOSTLUĞU !!!! ..?


Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde, Türkiye ve Azerbaycan Dünya kupası elemeleri için Bursa'da karşılaştı. Bu barışçıl! karşılaşmada Azerbaycan bayrakları stadyuma alınmadı. Buna tepki gösteren Azerbaycan, Azerbaycan'da bulunan Türk-Azeri bayraklarını indirdi. olay sadece bundan ibaret değildi. Türkiye bu dostluğu mezara kadar götürürken Azerbaycan pazara kadar mı götürüyor sorusu akıllara geldi? Azerbaycan Türkiye ile olan ilişkilerine diplomotik değil tabiri caizse Romantik yaklaşmaktadır. Geçtiğimiz aylarda Ermenistan ve Türkiye arasında ki sert rüzgarları yumuşatmak adına Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ermenistan Türkiye maçı için Ermenistan' a gitmesi Azerbaycan açısından tepki ile karşılandı. Türkiye nin Eurovision'da 12 puanı Azerbaycan'a değil Ermenistan vereceği ferazesi dahi Azerbaycan'ı ayağa kaldırdı. Yine geçtiğimiz günlerde Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokol antlaşması ile ipler gerildi, Bursa'da ki maçta yaşanan bayrak krizi,Azerbaycan da ipleri kopma noktasına getirdi.

Azerbaycan Türkiye'nin Yurtdışı Diplomasisi konusunda çok fazla duygusal davranmamalı. Bu demek değildir ki, Türkiye; geçmiş tarihte yaşanılan Azerbaycan- Ermenistan ilişkilerini hiçe saydı! Bu atılan adımlar Türkiye'nin atması gereken adımlardı. Fakat Azerbaycan'ın Bakü Şehitliğinde ve din hizmetleri müşavirliğinde bulunan Türk bayraklarını indirmesi Bakü'de yatan Türk şehitlerine ve Türk halkına karşı yapılan bir ayıptır. En kısa zamanda bu kötü gerginliğin sona ermesini diliyorum.

14 Ekim 2009 Çarşamba

ÜZÜLME

Lâ tahzen...
Üzülme!
Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın.
Üzülme!
Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.
Üzülme!
Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki...
Üzülme!
Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki... Gözden çıkarmamış olmalı seni.
Üzülme!
Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir.
Üzülme!
Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki... Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.
Üzülme!
Seni bir "İşiten" var. Seni senin kendini bile sevmenden önce O sevdi seni. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.
Üzülme!
Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin? Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı.
Üzülme!
O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan gözleri yaşlar içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: "Lâ tahzen, innAllahe meânâ."
Üzülme!
Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. "Rabbin sana küsmedi ki..." Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. "Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki..."
Senai Demirci

10 Ekim 2009 Cumartesi

DÜNDEM :)



Merhaba Güncem;
Biliyorum seni yine bu aralar ihmal ettim. bu konuda çok üzgün olduğumu belirtmek isterim. Fakat haklı sebeplerim vardı:) dersler yoğundu, yeni eve taşındım. internet problerim oldu, akademik dönem başladı vs..1 saat önce gündemi yazmak için bloğa girdim, ve oyalarınırken gündemin gündem değil artık dündem olduğunu anladım. dolayısı ile böyle bir başlık yazdım sana...;)

Pekii Dündem de neler oldu şöyle bir genelden özele gidelim.
en geneli olarak ilk sırada, TÜrkiye ve Ermenistan arasında yapılan protokol antlaşması yer alıyor. antlaşmada çıkan sonuçlar ise : iki ülke arasında sınırların açılması ve iki ülkenin arasında, dış işleri bakanlarıkları tarafından düzenlenen düzenli istişarelerin olması.

bu iki madde ileride türkiye'nin dış siyasetine neler kazandıracak ya da kaybettirecek göreceğiz fakat ben bu antlaşmayı çook olumlu buluyorum. birincisi artık normalleşmeye dayalı adımlar, ikincisi iki tarafında toprak bütünlüğünü korumaya die bir protokol var ki, bu bana göre artık toprak talepleri olmayacak. ki zaten sınırların açılması ekonomik anlamda Türkiye için fazla etkili olmayacak ama özellikle Ermenistan için önemli ticaret kapıları açılacak. ama Türkiye'nin en önemli yanlışı bu ikili görüşmenin içinde Azerbaycan'nın olmaması idi. Azerbaycan a atılan bir çelme oldu bu antlaşma.Bu antlaşmanın Avrupa ve Amerika'nın etkilerini görmemek ise imkansız. Umarım bu antlaşmadan Türkiye hiç zarar geçirmez diyerek özel dündem e devam ediyorum.

Bugün emine ablam'ın kına gecesi vardı. çok eğlendik, fakat birbirimize sarılınca çok ağladık. kim bu emine diyer sorabilirsin? onunla 6 ay beraber kaldık, senelerden beri kanbağı olan en çok sık görüştüğüm akrabalarımdan bir tanesi. bana çok güzel yemek yapardı. beraber filmler izlediğim, güldüğüm eğlendiğim hatun.artık bizi bırakarak moldova'ya gidiyor.. ya güncecim toplumda ki stereotype lardan bir tanesi de ,bir kız ile bir erkek evlenince neden erkek kızı istediği yere götürüyor da kız erkeği istediği yere götürmüyor??:)
Bence bunu tartışma konusu olarak sunmalıyız??? mesela,eğer ben bir gün evlenirsem İstanbulda kalmak istiyorum, bu yüzden bir erkeğe bağlı kalmak cık cık!!!! benim şartlarıma uyacak bir erkek ancak gerçek bir erkek olabilir. çünkü bu kadar şartları kaldırmak bir çok erkek için kolay olmasa gerek:))))

Diğer bir Dündem ise, kına dan çıkar çıkmaz hemen kendimi cevahire attım, ev arkadaşımız Rabia'nın bugün doğumgünüydü muzlu pasta, ve çok hoş bir hırka aldım, alışveriş merkezine gelmiş bir fırsatı değerlendireyim dedim ve bide kendime gri converse aldım.Sence şu dünya'da converse kadar rahat bir ayakkabı var mı?? tartışmaya açmak lazımm. bence kesinlikle YOOOKK, cONVERSE İS THE MY HERO:ddd kısa bir reklamdan sonra konuya devam edelim:))
Eve geldim. mumlar maytaplar eşliğinde saliha merve, tuba,Betül, ben ve sena İYİ Kİ DOĞDUUN RABİAAA DİE HAYKIRDIK.:))) partamızı yedik çaylarımız içtik, masa baiı yapılan klasik kahkalarla dolu sohbetimizin ardından Rabia'nın 3G sini alarak sana bağlandım. kıza 15 dakika dedim, 2 saat oldu, neyse ki TTnet pazartesi lütfederse salı neti açacakmış. abiii kaç gün oldu başvuralı internet daha açılmadı, ahaa buraya da yazıyorum TTNET benim için bitmiştir, bir daha da almam:)
SON olarak Türkiye Milli Takımız Belçika'ya dağılarak Dünya KUpasına havlu attı. Fatih Terim istifa etti. Yakışmadı sana Türkiyem!!!:(((